Hikayelerim
Aslıhan Elif
Sabah erkenden uyanmış dağınık ve soğuk odasının rutubet kokusunu bastıran bir sigara yakmıştı
Sabah sigarası ellerini titretirdi
Yine de içerdi
Parmak uçlarında yürüyüp ses çıkarmamaya çalışarak çay koymak için mutfağa yönel
Annesi henüz kalkmamıştı
Fare kuyruğu kadar kalmış gri saçları yastığın üstünde dağılmış, erken kırışmış yüzü duvara dönük uyuyordu Hülya Hanım
Onu bu kadar çabuk yaşlandıran hayatını dondurabildiği tek vakit uyumak olduğundan olsa gerek sabah geç kalkardı
Buzdolabına girip çıkmaktan ezik büzük olmuş zeytinden ve bir kaç parça peynirden ibaret bir kahvaltı hazırlar sonra tüm gün el işi yapardı
Haftanın belli günleri Aksaray'a, anlaştığı tuhafiyeye götürür satardı
Çok bir şey kazanmazsa da Kara'nın aldığı bursların yanında mutfak gelirlerini karşılayacak kadar üç beş kuruşluk gelir elde ediyordu
Şükrederdi hep
Hülya Hanım eşini kaybettiğinden beri oğluna daha düşkün olmuş, küçükken onu gittiği güngeliklere, çarşıya pazara her yere yanında götürmüştü
Asıl ismini Ahmet koymasına rağmen gözlerinin rengine bakıp Karam dedi oğluna
Tabii sonrasına herkesçe adı Kara olarak bilindi Ahmet'in
Hülya'nın hayatı Kara'dan ibaretti
Kara'nın hayatı da annesinden
Annesinden başka kadınları tanımazdı
Çayı demlemiş ve bir şeyler atıştırmış olmasına rağmen okul saatine daha vardı
Ihlamura gidip biraz vakit geçirir ordan okula geçerim dedi ve sessizce evden ayrıldı
Mahallenin öğrenci çocuklarının önlükleriyle okula gitmelerini izleyerek Ihlamur'a geldi
Asaf'ı gördü ama yanına gitmedi
Bir kızla karşılıklı oturmuş heyecanla bir şey konuşuyorlardı
Kara'yı görmemişlerdi bile
Son zamanlarda Asaf'ı bu kızla sık sık görüyordu
Bir şey de söylememişti Asaf, olsa söylerdi
Garip, dedi içinden
Sonra ilgisizce eline kitabını alıp okumaya başladı
---
Aslı Asaf'la iyi arkadaş olmuş ama Kara'yı anlatacak cesareti kendinde bulamamıştı
Bugün Aslı tüm kararlılığıyla Asaf'ı Ihlamur'a çağırmış 'seninle çok önemli bir şey konuşmam gerek' demişti
Her şeyi en başından, yan kafedeki renkli sandalyelerden, anlatmaya başlamıştı
Asaf şaşkınlıkla dinledi önce
Sonra Kara'yla konuşabileceğini, uygun bir dille anlatabileceğini söyledi
Aslı istemedi
Üçüncü bir kişi olmadan karşısına geçmeliydi
Hem anlatsa ne olacaktı ki?
Aslında istediği şey tam olarak ikili bir gönül ilişkisinden ziyade hayatında herhangi biri olarak yer almaktı
Mesela mahallenin bakkalı bile ondan daha çok yer kaplıyordu sevdiği adamın hayatında
Onun yaşam alanı sınırlarının içinde olmayı çok isterdi
Sınıf arkadaşı olup not vermek, komşusu olup çiçeğini emanet etmek, arkadaşı olup sırrını anlatmak isterdi
Misal sevdiği yemeği bilmek,
Pişmiş domates sever mi sevmez mi öğrenmek isterdi
Aslı pişmiş domatesi hiç sevmezdi
Bir derdi olduğunda ilk arayacağı kişi olmak isterdi
Bütün bunları kafasından geçirip Asaf'ı dinlerken kafenin bir ucunda Kara'nın oturduğunu fark etti
Sonra telaşlı bir şekilde 'ben kalkayım derse yetişmem gerek' dedi ve sandalyenin üstündeki siyah montunu giyip sırt çantasını taktı
Asaf ise Kara'nın masasına geçmek için ayaklandı
Aslı duvardaki aynadan kendine bakıyor gibi yaparak Kara'ya baktı
Önünde çayı ve sigarası, elinde ise kitabı vardı
Önce kitabın ne olduğunu göremedi ve sonra fark etti 'Ahmet Hamdi Tanpınar-Mahur Beste'
---
Aslı Kara'nın elindeki Ahmet Hamdi'nin Mahur Beste kitabını görünce 'Şükürler olsun, daha bitirmemiş' dedi
Yaklaşık bir haftadır elinde bu kitapla geziyordu
Aslı kitabı Karaköy'de gördüğü ilk gün Mahur Beste'yi kitaplığında bulmuştu ve günlerdir çantasında gezdiriyordu
Bugün tam zamanıydı
Düşünmeye çok vakti yoktu ve aklına gelen ilk planı mantık gözetmeden uyguladı
Kitabı gizlice çantadan çıkarıp montunun iç tarafına sakladı
Heyecandan eli ayağı titreyerek Asaf ve Kara'nın oturduğu masaya yöneldi
'Asaf söylemeyi unuttum ben atkımı sizin radyoda unuttum sanırım' dedi Aslı ve o sırada bir anlık el hareketiyle masadaki çayı Kara'nın üstüne döktü
Mahcubiyetle özürler diliyor, telaşla çırpınıyordu
Asaf ise peçeteyle çayın etrafa yayılmasını engellemeye çalışıyordu
Kara sinirle masadan kalkıp lavaboya gitti
Aslı fırsattan istifade kitapları değişti ve Kara'nın kitabını çantasına attı
Asaf şaşkın şaşkın bakarken Aslı 'Şşş' diyerek parmağını dudaklarına götürdü
Kalbinin hızla atışlarını hissederek dışarı fırladı
Tramvaya yürürken elinin ayağının heyecandan buz kestiğini hissedebiliyordu
Kara hemen eşyalarını topladı ve hızlı adımlarla eve gitti
Elindeki ders kitaplarını ve Aslı'nın kitabını
-içinde ona ait bir sürprizin olduğundan habersiz- dağınık masasının üstüne fırlattı