Hikayelerim
Aslıhan Elif
Fırat Bey o gün yayınevine gittiğinde kapının önünde bekleyen bir kız gördü.
Siyah uzun saçları yağmurda ıslanınca küçük çocuk gibi göründüğünden habersiz öylece etrafına bakınıyordu.
Fırat Bey yayınevine girince kız da peşinden girdi.
'Özür dilerim, sizinle konuşabilir miyim?' dedi.
'Tabii' dedi Fırat Bey ve kızın ona yetişmesi için olduğu yerde bekledi.
Adının Aslı olduğunu ve İstanbul Üniversitesi'nde Edebiyat okuduğunu öğrendiği bu kızın önce yazdığı saçma sapan hikayeleri basmaları için onunla konuşmak istediğini sandı Fırat Bey, ama kızın konuşmalarının devamında anladı ki bir emanetten bahsediyordu.
Kız yayınevine bir emanet bırakmak istiyordu.
Fırat Bey önce sert bir mizaçla 'Burası kargo şirketi değil. Yayınevi! Eğer isterseniz en yakın kargonun yerini tarif edeyim' diyerek tersledi.
Sonra kitap kokan rafların arasından ilerleyip işine döndü.
'Lütfen' dedi kız rafların arasından, 'Lütfen bana yardım edin'
Dakikalar süren ısrarlar sonucu bu kızdan kurtuluş olmayacağını anlayan Fırat Bey en sonunda Aslı'nın ısrarları sonucu kabul etti.
Aslı, Fırat Bey'in eline bir paket verdi.
Sonrasında beraber çay içip konuştular.
Edebiyat okuyor olmasından olsa gerek, muhabbetleri oldukça keyifliydi.
Aslı Fırat Bey'i tekrar ziyarete geleceğini söyleyerek oradan ayrıldı.
---
Saat 12'yi geçmesine rağmen Kara uyumamış, kafasını kurcalayan sorulara cevap aramıştı.
Öyle ki bir haftadır elinde gezdirip okumaya üşendiği kitabı, iki kere üst üste okumuştu.
Birkaç gün geriye gidiyor tüm süreci düşünüyordu ancak bir sonuca varamıyordu.
Kimdi bu kitabın sayfalarındaki cümlelerin altını çizip, kitap hakkında notlar alan?
Tüm bunlar kafasının içinde dönüp dururken bir sigara yaktı.
Birkaç kez içine çektikten sonra külünü silkelemek için kül tablasına uzandı ve kül tablasının yanındaki kitaba tekrar baktı.
Tam o anda hiç fark edemediği bir ayrıntıyı farketti.
Yayınevinin adresi yuvarlak içine alınmıştı ve kenarında "Kara'nın emaneti burada" yazıyordu.
---
Sabah ilk iş Beyoğlu'ndaki eski bir hana gitti Kara.
Yayınevine.
Ne diyeceğini, ne soracağını bilmeden içeri girdi ve kitap kokan rafların arasında 40 yaşlarında bir adam gördü.
Fırat Bey adama bakıp 'Buyrun delikanlı' dedi.
'Benim bir emanetim' varmış dedi Kara, kararsız ve çekingen bir tavırla
'Kara sen misin?'
'Evet'
---
Bütün gün yayınevinden aldığı paketin içindeki kasedi dinledi Kara.
Özenle doldurulmuş çeşitli sanatçıların şarkıları
Birinin ona anlatmak isteyip de söyleyemediği şeylerin şarkıyla ifade etmesiydi bu
''...elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak..''
O gece Asaf'ın radyo programı vardı.
Tüm gün kasedi defalarca başa sarıp, dinleyip düşünmekten yorulduğunu hisseden Kara kasedi radyodan çıkarıp kenara koydu
Yakın arkadaşı Asaf'ın programını açtı.
Biraz cızırtılı gelen frekansı dinlerken aklında tek bir soru.
Kimdi bütün bunların hesap edip kuran kişi?
Ve radyodan Asaf'ın yerine bir kızın sesinden Sabahattin Ali'nin sözü duyuldu
''İkimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı... Eğer birbirimizde bunu bulursak harikulade bir şey olur.''
Sesin sahibi Aslı'ydı.