Hikayelerim
Aslıhan Elif
Hayatın en garip yanı bu;
Ben boş vakitlerimde seni düşünürüm,
Dalgın olduğum zamanlarda elimdeki kalemle boş sayfaya adını karalarım,
Seni gördüğüm rüyalar bitmesin isterim ve uyandığımda üzülürüm,
Senin sevdiğin şarkıları sever, senin gittiğin yerlere giderim,
Dünyanın merkezi senin bulunduğun noktaymış gibi gelir bana ve hep orada olmak isterim,
Nasıl yemek yediğini, elmayı kabuğuyla mı kabuksuz mu yediğini merak ederim.
Kitap okurken hangi cümleleri çizersin,
Filmin hangi sahnesinde ağlarsın?
Hep bunları düşünür dururum.
Şu an atomu parçalasalar veya evrenin gizemini çözseler bile senden daha çok ilgimi çekmez.
Ne garip.
Az önce kızlara tarçınlı kurabiye yaptım.
Elimi eldiveni takıp fırında fazla pişmekten simsiyah olan kurabiyeleri keyifsizce tezgahın üstüne koyarken şunu düşündüm;
Sana sorabilecek bir soru hakkım olsaydı tarçınlı kurabiye sevip sevmediğini sorardım.
Elimden gelse karşına geçip saatlerce anlatır, gülerken, ağlarken, şaşırırken yüzünün nasıl ifadeler aldığını görmek isterdim.
Yapamadım.
Benim için hep gizemli ve ürkütücü olan adama, tek kelime kuracak cesareti bulamadım kendimde.
Kara,
Sevdiğim adam.
---
Yaktığı kurabiyelerin kokusundan rahatsız olsa gerek evin camlarını açtı Aslı.
Yazdığı kağıdı ikiye katlayıp çantasına koydu ve duvardaki boy aynasından üstünü düzeltti.
Sonra çantasını sırtına takıp dışarı çıktı.
Artık hava iyiden iyiye ısınmaya başlamıştı.
Bahar'ın gelişi Aslı'ya ümit olmuştu.
Her bahar böyle olurdu.
Yeşilden geç alır, veda ettiği her şeye tekrar merhaba derdi.
Filizlenmiş ağaçların arasından yürüdü.
Güneş'in yakmayan yumuşak sıcaklığını hissetmiş olacak ki boynundaki saçlarını bileğindeki siyah lastik tokayla topladı.
Ve kalabalığın içine karıştı.
---
Asaf ile anlaştıkları gibi saat 12.00'de Beyazıt Meydanı'nda buluştular.
Üniversitenin yakınındaki çay ocağına gidip tahta taburelere oturdular.
Öncesinde birer çay söylediler, sonra uzun uzun konuştular,
Radyodan, yanan kurabiyelerden, Aslı'nın derslerinden, günlük telaşlarına dair şeylerden bahsettiler.
Hesabı ödeyip Tarihi Kapı'ya doğru yürürken Aslı Asaf'a kağıdı verdi,
'Sana güveniyorum' dedi.
Asaf kağıda göz ucuyla dahi bakmadan küçük hale gelecek kadar katlayıp cebine koydu.
Ve ayrıldılar
---
Kara arkadaşlarıyla Ihlamur'da oturduktan sonra eve gelmiş Hülya Hanım'ın yaptığı kurabiyelerden yemişti.
Kurabiye sevmezdi ama annesini kıramamıştı.
Tezgahın üstündeki raftan ince belli bir bardak seçip ocakta kaynayan çaydan koydu
Altına beyaz-kırmızı porselen çay tabağı aldı ve odasına gitti.
Elindeki çayı üstünde çakmak, küllük ve sigara paketi olan komidine bıraktı.
İçinde üç-dört dal olduğundan olsa gerek iyice zayıflamış Camel paketine uzandı.
Ancak paketin içinde sigaraları sıkıştırmış bir şey farketti.
Bir kağıt.
Katlanmaktan küçük olmuş bir kağıt.
Yüzünde kocaman bir şaşkınlık ifadesiyle yavaşça açtı,
Sonra okudukça yüzümdeki şaşkınlık tebessüme döndü.