Kendine Gülmek

Aslıhan Elif

140

Bilgisayarın başına geçerken odamın ışığı patladığı için gece lambamı yakıyorum.

Tüm günün yorgunluğuyla yazmaya başlıyorum.

Konuya kendimi kaptırabilmek için arka fona Avril Lavigne - My Happy Ending şarkısını açıyorum.

Tabii yazarken sırayla benzer şarkıları dinleyerek devam ediyorum.

Metallica - Nothing Else Matters.

Green Day - Basket Case ve gibi gibi gibi.

Şimdi size aslında çok eski olmayan, yeni de olmayan bir dönemden bahsedeceğim.

İleride bu yaptıklarınızı düşünüp güleceksiniz diyen tüm büyüklerimi haklı çıkararak bunları yazarken bazen komik bulduğumdan güldüm, bazen de özlediğimden.

Her neyse...

Tarihini tam kestiremiyorum ama Emre Aydın müzik piyasasında "Afilli Yalnızlık" ile yeni yeni tanınmaya başlıyor.

Biraz peltek ve sürekli siyah giyinen bu adam, ben dahil yaşıtım tüm kızların dikkatini çekiyor.

O ayki Hey Girl dergisinde Emre Aydın posteri olduğunu kızlardan duyuyorum ve almak için dershanenin akşam etüdünden erken çıkıyorum.

Hava karardı kararacak.

Kulağımda mp3'üm.

Üstümde bana 5 beden büyük çuval gibi polar bir kapşonlu.

Rengi muhtemelen siyah.

O dönem aldığım her şeyin siyahını tercih ettiğimden başka renk olması ihtimal dahilinde değil.

Dergiyi alıyorum, poster de yanında ama odama asmayacağımı biliyorum.

Bant izleri duvarda kalıyor ve annem çok kızıyor.

Poster koleksiyonuma eklemek üzere eve gidip dosyaya koyuyorum.

Dosya oldukça kabarık.

Blue Jean, Hey Girl, Go Girl, Salsa.

Artık Allah ne verdiyse hepsinden aldığım posterlerle dolu.

Evanescence.

Avril Lavigne.

Ceza.

Metallica.

Linkin Park.

Sevmesem de Eminem.

Adını hatırlayamadım şimdi Sagopa'nın eşinin bile posteri vardı.

O dönem telefonlar 10.000 sms'ten başka bir işe yaramıyor.

Daha 0.facebook bile çıkmamış.

Bluetooth teknolojisine VAYY BE diyoruz.

Pembe kapaklı Samsung bir telefonum var.

Bilgisayar derslerinde erkekler hep beraber Counter Strike oynarken biz kızlar MSN'de takılıp ne kadar asi ve rockçı olduğumuz anlaşılsın diye 'dinlediğimi göster' butonuna basıp türlü melankolik şarkılar dinliyoruz.

Okulda da melankolik havamdan asla ödün vermiyorum.

Kürt yeni gelin gibi gözümün içine kalem çekip uyuyorum ki sabah uyandığımda akmış olsun.

Tam bir pandaya benziyorum.

Saçlarım bazen düzleştirilmekten bazen tost yapılmaktan kırılmış.

Converse'lerimin ipi oldukça gevşek ve üstünde okul gömleğinin içindeki tişörte uygun renkte tozluk.

Kolumda da hiçbir şey olmamasına rağmen dikkat çekmek için eczaneden alınmış sargı bezi.

Bu gözlerinin hali ne diyen müdür yardımcısına savunmam hep aynı.

'Hocam hafta sonu kuzenimin düğünü vardı oradan kaldı.'

Saçlarını topla diyor, kolumdaki renkli bilekliklerin arasındaki lastik tokayla topluyorum.

Perçemin arkasında kat kat kabartılmış bir tutam saçımı toplayınca kulağımdaki 5 tane delik ve küpeler görünüyor.

Kuru kafalı, çivil, zincirli.

Ders bitiyor.

Sırtımda sonuna kadar gevşetilmiş, üstünde envai çeşit rozet olan çantamı takıp eve gidiyorum.

Hemen MSN'e girip iletime 'BeLki de Bu dÜny@ başqa biR qezeqenin cEheNnemidir?' yazıyorum.

Zaman mı hızlı geçiyor, biz mi çabuk değişiyoruz bilmiyorum.

Ama şu an kendime bakıp 'acaba ne kadar zaman sonra bu günlerimi gülerek hatırlayacağım?' diyorum.

instagraminstagraminstagram
Copyright © aslihanelif.com 2025